loading . . . Doç. Dr. Derya Kömürcü: Esas tartışılması gereken muhalefetin nasıl yanıt vereceği İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik “yolsuzluk ve terör” iddiasıyla başlatılan soruşturma, 5. dalga operasyonuyla devam ederken, 5’i belediye başkanı olmak üzere 22 kişi tutuklandı. Öte yandan CHP’nin 38. Olağan Kurultayı ile ilgili “usulsüzlük” iddiaları üzerine hazırlanan iddianame de kabul edildi. Muhalefete yönelik baskılar 19 Mart’tan itibaren artarak devam ediyor.
Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Derya Kömürcü, artan saldırıları ve süreci değerlendirdi. Kömürcü siyasetin sadece sandıkla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak “Toplumsal muhalefetin örgütlenmesi gerekir” dedi.
AKP’nin üç ayaklı stratejisi
31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin aldığı yenilginin ardından iktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürürlüğe koyduğu bir strateji olduğunu ve bunun “yeniden toparlanma” ve “İktidarı azınlık konumundan çoğunluk konumuna çıkarmaya yönelik” olduğunu belirten Derya Kömürcü “Bu stratejinin bir ayağını ‘normalleşme’ ‘yumuşama’ olarak yaşadık ama kısa sürdü. Ve ekim ayından itibaren yeni bir rejim inşa etme sürecine girdik. Bu yeni rejim inşa sürecinde toplumsal desteği ve toplumsal rızayı arttırmak amacıyla iktidarın yürürlüğe koyduğu üçlü bir strateji vardı” dedi.
Kömürcü iktidarın yürürlüğe koyduğu 3’lü stratejiyi ise şöyle açıkladı:
Birincisi: Kürt seçmenleri tarafsızlaştırmaktı… Kendini destekleyecek bir konuma geçiremese bile CHP’nin adayını destekleme pozisyonundan daha tarafsız bir pozisyona geçirme stratejiydi. Bugün terörsüz Türkiye adını verdikleri süreci ya da yeni anayasa tartışmasını bu stratejinin bir ayağı olarak değerlendirmek mümkün.
İkincisi: Olabildiğince çok cumhurbaşkanı adayının yarıştığı bir cumhurbaşkanlığı senaryosu yaratmaya çalışmaktı... Sadece Ekrem İmamoğlu’nun değil, aynı zamanda Mansur Yavaş’ın, DEM Parti’nin kendi adayının yarıştığı bir senaryo yaratmaya çalışmaktı. Bunun yolunun açılmaya çalışıldığını görüyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun aday olup olamayacağını bilemediğimiz, Mansur Yavaş’ın yeniden aday olabileceği bir tablo ortaya çıkıyor ama aynı zamanda CHP Genel Başkanının da doğal aday olabileceğine dair tartışmalar var. Dolayısıyla bu stratejide yürüyor.
Üçüncüsü: Cumhuriyet Halk Partisinin içine yönelik bir çatışma ve güç mücadelesini ortaya çıkarmaya çalışmaktı… Bu mücadele 19 Mart operasyonundan sonra sekteye uğradı. İktidarın yapmaya çalıştığı şey gerçekleşmedi çünkü CHP hem güçlü bir direnç sergiledi hem de olağanüstü kurultaya gitti ve Özgür Özel çok yüksek bir oyla ve hiç fire vermeden Parti Meclisi listesini geçirerek yeniden genel başkan seçildi. Ama şimdi kurultay tartışması, son iddianame, Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili iddialar üzerinden; kimin ne yapacağından, hangi pozisyonda olduğundan bağımsız; kamuoyuna ‘CHP’nin kendi içinde güç mücadelesi veren’, ‘Ülkeyi istikrarlı bir şekilde yönetemeyecek’, ‘Daha partisinin içinde bile sükuneti sağlayamamış bir parti görüntüsü’ vermesi sağlanıyor.”
"Direncin yavaş yavaş gerilediğini görüyoruz"
Siyaset Bilimci Derya Kömürcü; Türkiye’de yeni rejim inşa süreci devam ederken, her gün biraz daha otoriter hatta otokratik bir ülke haline dönüşürken, esas tartışılması gerekenin “CHP’ye kayyım atanır mı”, “Kılıçdaroğlu geri döner mi”, “CHP’nin genel başkanı kim olacak” meselesinden ziyade; “19 Mart operasyonundan sonraki saldırıya muhalefet nasıl yanıt verebilir” sorusuna cevap bulunması gerektiğini söyledi. Kömürcü “19 Mart’ta bir direnç sergilendi, Saraçhane süreci yaşandı ama sonrasında muhalefet açısından herhangi bir kazanım olmadı, iktidar da stratejisini sürdürmeye devam etti. Her gün yeni operasyonların, yeni belediye başkanlarının tutuklandığı bir süreci yaşıyoruz. Bunun karşısındaki direncin de yavaş yavaş gerilediğini görüyoruz” dedi.
"Sadece seçim değil, toplumsal muhalefetin örgütlenmesi"
“Türkiye’de yeni rejim inşa süreci devam ederken ve her gün bir tutuklama ile güne başlarken muhalefet nasıl yanıt vermeli?” diye sorduğumuz Kömürcü; sadece sandığı işaret ederek, “Seçim günü geldiğinde gideceğiz, oy kullanacağız ve iktidarı değiştireceğiz” diyerek başarı elde edilemeyeceğini vurguladı. 19 Mart sürecinin de bunu gösterdiğini hatırlatan Kömürcü şöyle devam etti: “Mutlaka toplumsal muhalefetin örgütlenmesi, toplumsal direncin sergilenmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de zaten bu yeni rejim inşa sürecine dair biraz umut varsa, o umut toplumun kendisinden kaynaklanıyor. Siyasal aktörlerden ziyade toplumun bu gömleği giymeyi reddettiğini görüyoruz. En azından toplumun yarısının ciddi bir direnç sergilediğini görüyoruz.”
Siyasetin bir “seçim kampanyası” ya da “halkla ilişkiler faaliyeti” olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Derya Kömürcü “Toplumsal muhalefeti destekleyecek, onu büyütecek, onu yaygınlaştıracak şekilde siyasetin yapılması gerekir” dedi.
"Siyaseti yerel eylemliliklerle kurmak gerekir"
Kömürcü sözlerini şöyle tamamladı: “Burada toplumsal muhalefetten kastettiğim şey de; haftada bir ya da iki, bir merkezde toplanıp, bir miting yapmak değil. 2 milyon üyenizin olduğunu söylediğiniz bir ortamda; Türkiye’nin her mahallesine, her ilçesine nüfuz edebilecek, yerel eylemlilikler, yerel örgütlülükler sağlayabilecek bir potansiyeliniz vardır. Siyaseti buralardan kurmak gerekir diye düşünüyorum. Kamuoyuna sadece seçimle ilgili değil; bugün direnmek, bugün karşı koymak, bugün olanları kanıksamamakla ilgili mesajların verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece imza toplamak, sadece erken seçim talep etmek ve ‘Seçim günü geldiğinde oyumuzu kullanacağız’, ‘İktidarı göndereceğiz’ demenin bugün karşı karşıya kalınan tabloyu tam görmeye izin vermediğini düşünüyorum.” https://www.evrensel.net/haber/556314/doc-dr-derya-komurcu-esas-tartisilmasi-gereken-muhalefetin-nasil-yanit-verecegi