(bu arada fon müziği de "wish you were here" gibi ama değil gibi)

hızlı referans ve arama için pdfler iyi de, araştırma modundayken metin masa/kucak üstünde yatay olarak durunca daha rahat ediyorum. kitaplar lazım bana, bir de pdfler için tablet ya da büyük ekran e-reader.

ben küçükken ailem ve arkadaşlarının gece gezmelerine bazen biz çocuklar da eşlik ederdik. gecenin sonuna doğru sıkılınca sofrada kalan içkileri, kırıntıları vs. toplayıp kendimizce kokteyller yaratırdık. büyüyünce kimyager olmak istiyordum hatta böyle deneyler yapacağımı sanarak.

yz ile ilgili herhalde en büyük korkum çok gerçekçi görünen sahte içerikler. bireysel çabalar bir yere kadar, toplumsal olarak bu konuda bilinçlenip kendimizi koruyacak donanıma sahip olmamız gerekiyor, yoksa hiçbirimize kaçış yok.

dün geceden beri şu videoya bakıp bakıp gülüyorum. büyür bu kanal :)

bu arada benim sarı bir yağmurluğum var, içi kırmızı astarlı ve kollarını kıvırarak giydiğim için sarı kırmızı geziyorum sokaklarda. nedense bazen maç günlerine denk geliyorum bu yağmurluğu giyince, ama herhangi bir takımla alakam yoktur.

"kedi zekalı" diye bir kullanım var mı? yoksa kullanılsın kurnaz anlamında :)

yorum yapmaya korkuyorum.

karabuğday dolgulu minder ya da yastık kullandınız mı hiç? bir yerde denemiştim, verdiği his çok güzel ama nem yüzünden böceklendiğini okuyorum bazen ürün yorumlarında, bunu yaşayan oldu mu? defne mefne karanfil atsak içine engeller mi acaba :)

soldier of fortune > orçun'un askerleriyiz

patron demon of scribes :D (türkçeye nasıl çevrilir bilemedim şimdi, ama muadili bir cin vardı galiba islami inanışlarda da)

ve kitap birden başladı:

ezber ve klişe sözlerden, basmakalıp ifadelerden öyle usanmışım ki benzer nitelikteki cümleleri kendi kafamda kurduğum zamanlarda bile içim daralıyor.

yz’nin çok kötü bir şekilde kullanımı

tablo gibi bir şarkıymış bu, anca fark ediyorum: durduğun yere göre anlam değişiyor, genişliyor, kişiselden kolektife yayılıyor. müthiş. "sevginiz nerde, övündüğünüz?"

çok güçlü

ne baktın bacım?

sırf roll dergisi pdf'lerini okumak için bile yeni bir e-reader alınır. amazon'a devam etmek istemiyorum, kobo elipsa fena değilmiş ama farklı sistemlere de bakmak lazım. reMarkable süper görünüyor ama tr koşullarında çok çok zor öyle bir şeyi almak ve kullanmak.

kurban'ın insanlar albümünü ergenliğimdeki gibi döndüre döndüre dinliyorum bu ara. roll'layasım geliyor.

ne yapmalı?

nincalar avcun yalar

Be like Annie, nobody is stopping you

gpt'ye göre biraz daha hatalı olabiliyor ama claude ile yazışmak hoşuma gidiyor, kafa dengi diyeceğim neredeyse (zihnimi kopyelemiş midir?). gpt kadar saç baş yoldurmuyor, ya da bilgiye dayalı soruları çok sormadığım için bana öyle geliyor belki.

“karanlığı verdin o cahile, güneşleri uyandırıp geceyi saran benim”

kimse okuduğunu-duyduğunu anlamıyor mu gerçekten yoksa art niyetli mi herkes?

yeni bir hoparlör lazım.

sıçramayan **'çi diyorduk, herkes **'çi oluyor. bir gün herkes john malkovich olacak.

"fenotip" sözcüğüne çok sık rastlıyorum sosyal medyada, ama nasıl oldu da bu terim "gluten" gibi, ne bileyim "gaslighting" gibi yaygınlaştı? çıkış noktası olan popüler bir yayın mı var?

eski reklamları anmışken; şarkı niyetine dinlerim ben bunu. youtu.be/amJfNrXyqHo

cümleleriniz çok mu dağınık? metnin her yerine bulaşıyor mu? çözüm sentax’ta. “sentax’la canım sentax’la, sentax’la canım sentax’la”

dilde kuralcılıktan pek hoşlanmıyorum ama türkçe de kaçınmaya çalıştığım bir çeviri kokusuna bürünüyor sanki. her şey değişir, diller de evrilir, ama alışmak sevmekten daha zor geliyor bazen.

ambush of amazement

diktidar

kadın memesi ve sütyen var mesela bu içerikte, bu da mı ayıp? www.bbc.com/turkce/artic...

bu fotoğrafın kullanıldığı paylaşımları adult olarak etiketliyor bsky sistemi, neden? bianet.org/haber/manife... @moderation.bsky.app

yuh, neden bu adult content @moderation.bsky.app ?

benim kullandığımdan farklı bir cins galiba ama rezeneye olan hayranlığım biraz daha arttı. ateşi sakinleştiren ve kontrol eden bitki, respect.

tempeh önden buharda pişirip sonra biraz marine edince şahane bir şeymiş. tahan-nar ekşisi-elma sirkesi-rezene&kimyon tohumu-besin mayası ve biraz zeytinyağına yatırdım az tuzla, sahanda çevirdim biraz (iyi çeviremedim ama :) yeşilliğin pilavın üstünde müthiş oldu. tost makinesinde denemek lazım.

vpn kullanımından pay alıyorlar bence, bariz olan nedenlere alternatif bir açıklama istiyorum ben. (partiler martiler, küçüklü büyüklü hesaplar hiç umrumda değil, ama bunu bile seçme/reddetme hakkımın olmaması midemi bulandırıyor).

hesabınıza para geldi diye sms geliyor bir iki gündür. çok pis bir dolandırıcılık yöntemi. ödeme beklediğim bir an boş bulunsam tıklayacaktım bağlantıya. dikkat.

canım sıkılıyor dediğimde, “sıkı can iyidir, kolay çıkmaz” derdi anneannem. öyle galiba.

My new book of cartoons is out soon. I am bringing it to SPX/BETHESDA TORONTO, NEW YORK, CHICAGO, MONTREAL and QUEBEC CITY in the next two weeks. Visit www.tomgauld.com for more details and preorder links!

üzüm alırken kafamdan halaylar geçiyor: youtu.be/XLWVombmeK0

aslan/kaplanların arasında kalacak olsam kaçmak yerine (zaten nafile) onları sevmeye çalışırım gibi geliyor. bizim kediler sağolsun yılanların tıslamasını bile sevimli buluyorum (ekranlarda ama). roberta flack söylüyor, “killing me softly”.

distopya için düşüncelerim aynı:

yıkayıp kuruttuğumu sandığım karalahanalar çürümüştü, kavuracaktım. onun yerine zeytinyağında kısık ateşte rezene kişniş kavurdum, üstüne pırasa ve siyah havuç, iki tane kıl biber koydum, bir kaşık soya kıyması attım tencereye toz zerdeçal zencefil ve tuzla, suyunu da koyup pişirdim, oldu valla.

az önce ilginç bir şey fark ettim: ingilizcede "yemek" (food) için mecazi olarak "meat" sözcüğü kullanılırken, türkçede "ekmek" sözcüğü kullanılıyor. işlevsel eşdeğer mi sayılır bu?

kusursuzluk ai’a mahsus.

serçe-spotting

"nişabürek" trend olmuştu ben ilkokuldayken. olacak o kadar sayesinde, programda haftalarca "ne demek nişabürek" konuşulmuştu. gazetelerde falan da yazıldığını, anlamını açıkladıklarını hatırlar gibiyim hayal meyal.