loading . . . Özgür Özel: Adım atacaksanız, bütünsellik içinde adil, adaletli bir adım atın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ataşehir Belediyesi Kırmızı Bayrak Projesi tanıtım programında konuştu. CHP Genel Başkanı burada yaptığı konuşmada, partisinin bu akşam (14 Mayıs Çarşamba) düzenlenecek Silivri mitingine çağrı yaptı.
Özel, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "En geç bir ay sonra insan içine çıkamayacaklar" ifadelerini hatırlatarak "Ne oldu? 55 gün geçti, 'Bir ay sonra' dediği hiç olmadı. Ama şimdi bugün yeni bir şey söylüyor" ifadelerini kullandı. Erdoğan, ayrıca İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun 'Ülke güvenliğini tehdit edecek boyutlara " ifade etti.
"Efendim güya ispatlayacaklardı" diyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan'a yanıt verdi.
Erdoğan'ın "Ahtapot kollarının bazıları da yurt dışında" sözlerine hatırlan Özel, şunları ifade etti: "Milli güvenliğe bile tehdit oldukları ortaya çıktı." Hani bir ay içinde çıkacaktı? Ne çıktı? Hangi belge çıktı? Hangi bilgi çıktı? Bir tek umudun var, insanları çoluğuyla çocuğuyla tehdit edip "İtirafçı ol." diye iftiracılığa zorluyorlar. Onu da başaramadılar. Oradan bir tane ifade almış bir şey yok. Buradan bir tane ifade almış bir şey yok. Olsa ne yazar? Olsa ne yazar?
Sen adamı tutup, kadını tutup, "30 yıl seni içeride tutarım ama at iftirayı Ekrem'e, çocuklarının yanına koş." deyip de bunu içeride bulunan 100'e yakın kişiye defalarca söyleyip de içinden biri yılıp da evladı için, hasta anasına kavuşmak için senin iftiranı itiraf diye imzalasa ne yazar? Sen milletin gönlünde artık berat etmiş olan Ekrem İmamoğlu'nu iftiralarla mahkum edemezsin. Olmayacak bu. Olmayacak bu."
“İleri tutar tarafı yoktur”
Özel, konuşmasında PKK ile İmralı sürecindeki ilişkisine dikkat çekip CHP'li belediyelere Kent Uzlaşısı soruşturmasından kayyım atanmasına şöyle tepki gösterdi:
“Hem biz Kürtlerden oy alalım hem de Kürtler kendilerini belediyede temsil ediliyor istesinler. Bu işi yapan kim? Vallahi Onursal Adıgüzel değil. Bu işi yapan Gökhan Yüksel değil. Bu işi yapan biziz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Merkezi. "Kent Uzlaşısı" denen laf, DEM'in sözü. Biz onu da kullanmıyoruz. "Ataşehir İttifakı" diyoruz. Belediye listemizde eski AK Partililer var, "AK Partililerin eski seçmeninden oy alalım." diye. MHP'liler var. İyi Parti'ye yakın isimler var ve geçmişte DEM'de siyaset yapmış bir belediye meclis üyesi var. Bunu suç gösterip operasyon yaptılar. DEM demeye utandılar, başka isim koydular. Aldılar içeriye koydular arkadaşlarımızı. Şimdi bu mayıs ayının sonunda yargılamalar var, 22'sinde, 24'ünde. Kıymetli arkadaşlarımızın bir an önce serbest kalmasını bekliyoruz. Yahu Abdullah Öcalan'ın kurduğu parti, ne o? PKK. DEM değil, PKK. O partiyle müzakere yürütüyorsunuz. Abdullah Öcalan'a ağız dolusu teşekkür ediyorsunuz. PKK'lilerin yaptığı faaliyetler son buluyor. Onlara ceza kanununda düzenlemeler konuşuyorsunuz. Bir kısmı oraya gidecek, bir kısmı buraya gidecek, bir kısmı gelecek. Geçmişte PKK'de de değil, DEM'de siyaset yaptı diye belediye meclis üyemizi ya da Halkların Demokratik Kongresi toplantısına katıldı. Onların bir terör örgütü olmadığına dair onlarca mahkeme kararı var. Belediye meclis üyelerimizi içeride tutuyorsunuz. Başkan yardımcılarımızı içeride tutuyorsunuz. Bunun ileri tutar tarafı yoktur. Erdoğan'ın bugün attığı adıma cevabımız şudur: Adım atacaksanız, bütünsellik içinde adil, adaletli bir adım atın. Tutuklu yargılamayı istemiyoruz bütün arkadaşlarımız için. TRT'den canlı yayın istiyoruz. Çünkü TRT iftiraları veriyor, yanıtlarını vermiyor. Canlı yayında yargılama istiyoruz. Hodri meydan! Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Onlara kefiliz. Hadi bakalım TRT! Kendine güveniyorsan iftiraları akşamleyin, bütün gece döndürüyorsun, cevapları dinleyin de utanın bakalım.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"19 Mart darbesine meydan meydan direniyoruz. İkisinden de vazgeçmiyoruz. Şunu bilinmesini isterim. En büyük hayalleri, hizmet aksar mı? Beşiktaş'ta gördünüz. Her imkanı, yani belediyenin maddi imkanlarını kendi ellerinde bulundurdukları kamu gücünü acımasızca kullanarak elimizden almaya, yaptığımız ihaleleri yapamaz hale getirmeye, "Vay efendim bir de bir yandan işçilerin haklarıyla ilgili birtakım aksamalar olsun ve hizmet aksasın. Hemen desinler ki: 'Bakın işte CHP bu işi yapamıyor.'
"Kumpaslarla engel koyamazsınız”
Bununla ilgili bu yaz daha çok uğraşacaklar. Daha çok gayret sarf edecekler. Belediyenin hizmetleri aksasın ki buradan CHP'nin halktan, milletten gördüğü büyük teveccüh akamete uğrasın, kesintiye uğrasın, zaafa uğrasın istiyorlar. Ama şu kadarını söyleyelim. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bir, milletimize, halkımıza derdimizi anlatmakta biz onların kumpaslarıyla aramıza bir engel sokmayız kumpasları yüzünden.
İkincisi, millet en ufak bir aksama olduğunda bunu genç, çalışkan, özverili, 6 tanesini hapiste tuttukları, geri kalanına her türlü zorluğu çıkardıkları belediye başkanlarımızdan değil, Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti'nin hasetliğinden olduğunu bilir. Faturayı doğru yere keser. Herkes bunu böyle bilsin. Biz aksama olmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Büyük bir dayanışma göstereceğiz. Emekçilerimizle, onların örgütlü oldukları sendikalarla da yapıcı diyaloglar içindeyiz. Böyle olmayı isteriz. Ve kim ne yaparsa yapsın bu zor günlerden kurtulacağız.
"Belediyeler üzerindeki siyasi baskılarını kaldırması lazım"
Bugün Sayın Erdoğan grup konuşması yaptı. Konuşmasında Yerel Yönetim Yasası'nı yeniden görüşme teklifinde bulunmuş. Biz gerçekten bunun çok uzun süredir Sayın Zeybek tarafından gündeme getiriliyor. Tüm siyasi partilere bu konuda ziyaretlerde bulunuldu. Sayın Bakan'la yaptıkları ziyaretlerde de konuşuldu. Bu yasanın mutlaka el birliğiyle ve AK Partili, MHP'li, CHP'li, İyi Partili, Yeniden Refah Partili, Demirli belediye başkanlarının müşterek görüşleri ve talepleri alınarak, yerel yönetimler güçlendirilerek, üzerlerindeki vesayet baskısı ortadan kaldırılarak hayata geçirilmesi lazım. Tabii bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi'nin yaptığı yapıcı uyarılar dikkate alınmadığı için ortaya çıkan sistemik zorluklar bir yana, bir yandan Erdoğan'ın belediyeler üzerindeki siyasi baskılarını ortadan kaldırması lazım. Ben, Erdoğan'ın teklifine elbette diyoruz. Biz bir yasa çalışılacaksa hep birlikte oturulur, çalışılır. Ama önce İstanbul'a yolladığınız bir siyasi var.
İstanbul'da, Çağlayan Adliyesi'nde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak. Dünyanın hiçbir yerinde başsavcılar siyasi olmaz. Bu başsavcı geçmişte İstanbul'da çok tartışmalı kararlar alan bir Ağır Ceza Reisiydi. Çok yanlış işler yaptı. Mahkeme mahkeme gezdirdiniz, adaleti katlettiniz, sonra alıp ödüllendirdiniz. Nereye gitti? Bakan yardımcılığına. Siyasi bir pozisyona. Bu kişiyi ekim ayının ilk yarısında alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Anayasa açıkça diyor ki: "Yapamazsınız." Yani bir başsavcı, daha doğrusu bir hakim ya da bir savcı siyasi bir göreve giderse, hatta aday olursa, hatta aday adayı olursa ne yaptı? Tuttu bir tane savcı bir partiden aday adayı oldu, bir daha dönemiyor. Ama siz bir hakimi en siyasi makam olan bakan yardımcılığı makamına getirdiniz. Ama 'Anayasa yazılıyorken bakan yardımcılığı yoktu.' diye aday adaylığında yasak olan şeyi, görevi yapan kişiyi alıp İstanbul'a Cumhuriyet Başsavcısı yaptınız. Bu olmaz. Bu kişi talimatınızla siyasi bir operasyon yürüttü.
“Yarın Silivri’de Ekrem Başkanı ziyaret edeceğim”
55 gün bugün. Ve Tayyip Bey 55 gün önce dedi ki bana: 'En geç bir ay sonra insan içine çıkamayacaklar.' Allaha şükür, Esat paşalıların gözünün içine bakıyorum, arasındayım. 'Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.' Bak bütün belediye başkanlarım yan yana, birbirimizin yüzüne gözüne bakıyoruz. Yarın Ekrem Başkan'ı Silivri'de ziyaret edeceğim, selamınızı götüreceğim. Sizin gözünüzün içinden aldığım selamı Ekrem Başkan'ın gözünün içine baka baka söyleyeceğim. Ne oldu? 55 gün geçti, 'Bir ay sonra' dediği hiç olmadı.
"Takdirlik, teşekkürlük bir durum varsa dön bir senin ortağına bakalım"
Şimdi gelmiş dün açıklandı. Biz diyoruz ki 'Silah bırakılacaksa eyvallah, şehit gelmeyecekse ne güzel, analar ağlamayacaksa başımızla birlikte, kan akacaksa memnun oluruz. Bununla ilgili demokrasiyi savunuruz.' Tutmuş bana diyor ki, 'Takdir ederim.' Takdirlik, teşekkürlük bir durum varsa dön bir senin ortağına bakalım. Bundan önceki çözüm sürecinde biz aynı şeyleri söylüyorduk, Kemal Bey aynı şeyleri söylüyordu. Ondan önce 1989 Kürt raporunda CHP, SHP aynı şeyleri söylüyordu. Tarihsel tutarlılık içerisindeyiz. Ama senin ortağın geçen çözüm sürecinde sana ip atıyordu. Sen de ona ‘Kandan beslenen vampir’ diyordun. Şimdi o günkü çözüm sürecindeki tutumu doğruysa, bugünkü tutumu 180 derece yanlış. Eğer bugünkü doğruysa, o günkü tutumu yanlış. Biz o gün tarihte yine durduğumuz yerde duruyorduk. Bizi dinleseydin, Meclis'e getirseydin, hiçbir partiyi dışlamasaydın, tutamayacağını sözler vermeseydin, şeffaf olsaydın, toplumsal mütabakat arasaydın. Burada gaziler, şehitler biraz önce şehit ailelerinin başkanı geldi ‘Teşekkür ederim tutumunuzdan’ diyor. Onların gönlünü kıracak işlere kalkışmasaydın, o günden sonra Hendek olaylarında 250, bugüne kadar 2 bin 500 şehit gelmezdi.
“Demokratik adımlar atarsanız buradayız, kirli ve gizli pazarlıklarda tam karşınızdayız”
O gün o süreci yönetemeyen Erdoğan, o sürece karşı çıkan Bahçeli bugün gelmişler millete takdirname, teşekkürname dağıtıyorlar. Biz durduğumuz doğru yerdeyiz. Bir ayağı dışarıda, bir ayağa içeride Suriye’yi ayrı planlayan, İsrail’le pazarlık yapıp Filistin’i yalnız bırakan, Türkiye Cumhuriyetleri’nin Güney Kıbrıs’ı tanımasına dahi ses çıkaramayan uluslararası ölçekte çirkin pazarlıkların buradaki temsilcilerine diyoruz ki 'Millet bizi biliyor, bize güveniyor. Demokratik adımlar atarsanız, sorunları çözerseniz buradayız, kirli ve gizli pazarlıklarla Kıbrıs’ı, Filistini vatanı satarsanız tam karşınızdayız.' O yüzden 180 derece terse gidenlerin siyasetiyle geri vitescilerle birlikte değil, milletimizle birlikte çözümü de, barışı da savunmaya devam edeceğiz.
“Doğru zemin Meclistir”
Doğru zemin Meclis'tir. Özgüvenimiz yüksektir. Arkadaşlarımız içinde, tüm siyasi tutsaklar için de, Ekrem Bey içinde, mutlaka ve mutlaka Ümit Özdağ içinde, Selahattin Demirtaş içinde özgürlük istiyoruz. Serbestçe yapılacak özgür bir seçimde millet cumhurbaşkanı kim olacaksa onu seçsin, onu istiyoruz. Başka hiçbir şey istemiyoruz. Bugün akşam ben Silivri'deyim. İstanbul'un bütün demokratlarını, Silivri'de bulunan Ümit Özdağ'a sahip çıkmak isteyen Zafer Partilileri de bu süreçte 'Demokrasi olsun, bütün tutsaklar serbest kalsın' diyen DEM Partilileri de, Cumhuriyet Halk Partilileri de hep birlikte demokrasiyi savunmak, Silivri zindanlarına sesimizi duyurmak, karşımızdaki otoriter rejime demokrasi ittifakı olarak karşı çıkmak üzere 20.30'da Silivri'ye davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. En iyi günlerde görüşeceğiz. Hep beraber başaracağız.” (Politika Servisi) https://www.evrensel.net/haber/553713/ozgur-ozel-adim-atacaksaniz-butunsellik-icinde-adil-adaletli-bir-adim-atin