Türkiye'nin demokrasiye geçişi için dışarıdan hiçbir baskı yoktu. Batı'ya yanaşmak ve Nato üyeliği için de kimsenin böyle bir beklentisi yoktu. Diktatörlükle yönetilen Portekiz Nato'nun kurucularından biriydi veya diktatörlükle yönetilen İspanya'nın Batı bloğu ile ilişkileri sorunsuz devam ediyordu.

Yalçın Küçük'ün muhteşem Türkiye hayali, gece gece bizi de hayallere sürükledi: "Umumi hela biletçilerinin Ali Kırca, Hasan Cemal ve Ufuk Güldemir türünden, cadde süpürgecilerinin Sakıp Sabancı ya da Halis Komili familyasından seçildiği bir Türkiye..."

İyi geceler.

Arkadaşlar beni burada da buldular. Siz kaçın.

Medusa'nın Salı yine muhteşem bir bölümle geldi. "Bir avuç liberali abartmayın" diyenlerin kafasına fırlatabileceğimiz bir bölüm olmuş, Fetö ile birleşen o liberallerin ne kadar yıkıcı bir aktör olduğunu gözler önüne sermiş. İzlerken o günleri hatırlayıp içim daraldı. youtu.be/m3-Z5a1SfEA?...

İçinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum. Velhasıl burada kim kimdir belli değil. Bir tanışıklığımız, muhabbetimiz, hukukumuz, göz aşinalığımız falan varsa belli edin de takipleşelim.

Bu hesapta; Bozulmaz, Satın Alınamaz, Yıkılmaz Maximilien Robespierre, Devrimler Kartalı Vladimir Ilyic Lenin ve Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde konuşmak yasaktır. İyi günler.