Sıkça duyduğumuz cümlelerden biri daha — “Bu millet hak ediyor” — ilk bakışta bir yargı gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde içinde yoğun bir öfke, hayal kırıklığı, değersizlik hissi ve hatta yenilgiye duyulan bağımlılık taşır.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun! Bu gün, sadece işçilerin değil; görünmeyen emeğin, sesini duyuramayanların ve “çalışma hakkı” hep ertelenenlerin de günüdür. #OtizmBirFarklılıktır #EngelliHaklarıİnsanHakkıdır #1MayısEmekveDayanışmaGünü

IV. Sokakta, Gündelik Hayatta: Bir anne parkta çocuğuna sinirleniyor: “Yeter artık otistik misin, ne dediğimi anlamıyorsun!” * Çocuğun dinlememesini veya farklı tepkisini aşağılamak için otizm sözcüğü kullanılıyor.

III. Sağlık Alanında: Doktorlar: “Bu çocuk pek konuşmuyor ama otistik değil merak etmeyin.” * Burada “otistik olmak” olumsuz bir şeymiş gibi anılıyor, sanki “olmasın da ne olursa olsun” gibi.

İİ. Bu tür söylemlerin eğitimde, sağlıkta ve sokakta nasıl tezahür ettiğini gördüğümüzde konunun aslında ne kadar geniş bir konu olduğunu; basit bir dil sorunu olmadığını , ayrımcı dilin ve cehaletin ne kadar sıradanlaştığını ve sistemik hale geldiğini görebiliriz.

“Otistik” Küfür ve savunuculuk arasındaki kavranışına dair notlar I. Bu sorunun kalbinde dilin hem bir ayrımcılık aracı olarak nasıl kullanılabildiği hem de nasıl bir güçlenme aracı haline getirilebildiği yatıyor… #otistik #otizm #autism

Victor Hugo’nun roman karakterleri sosyal adaletsizliklere, eşitsizliklere ve otoriteye karşı bir duruş sergiler mi? www.insanokur.org/victor-hugon...

#Dostoyevski, romanlarında insanlığın doğasını kaotik mi görür? www.insanokur.org/dostoyevski-...

Günümüzün Şifacıları Üzerine Sorgulamacılık Bu aralar duyduğum-gördüğüm bazı figürler, kişiler geleneksel inanç sistemleriyle New Age akımlarını karıştırarak melez bir ruhsal söylem üretir: Evliya, enerji, bilinç, kanal, kozmik plan, yüksek benlik, bilinçaltı temizliği vb.

Bu söylemin sokaktaki bir vatandaştan çıkması, toplumda işbirliği ve yakınlık bilincinin çöktüğünün ve dayanışma refleksinin yerini rekabet ve hasedin aldığının göstergesidir. Şu dinamik çalışır:

Bu söylemin sokaktaki bir vatandaştan çıkması, toplumda işbirliği ve yakınlık bilincinin çöktüğünün ve dayanışma refleksinin yerini rekabet ve hasedin aldığının göstergesidir. Şu dinamik çalışır:

erdogancalak.com/2025/04/film... Üç film üzerinden film analizi çalışmamıza davetlisiniz. Bilgi ve kayıt ilgili postta 👇

Bu sözü etkili/yetkili kişilerden çok duyarsınız ama ya sokaktaki, halktan, bizden biri söylemesi üzerine ne demek lazım ? “Bastırılmışın Bastıranı Olması” Sokakta bir vatandaşın “Doydular, nankörlüğe başladılar” demesi, bastırılmış bireyin zamanla iktidar diliyle özdeşleştiğini gösterir.

Bir sokak röportajından bir sözün psikopolitik analizi ; “Doydular ; Nankörlüğe başladılar” Bu cümleyi etkili/yetkililer söylendiğini duyarsınız ama sokakta bir vatandaşın söylemesi daha ilginç ve anlaşılması gereken bir söze dönüşüyor,

“Pay hattı doğru kurulacaksa, ilk şart eşit yurttaşlık ilkesinin gerçekten işlemesidir. Kimlik, inanç, etnik köken, cinsiyet, engellilik gibi farklılıklar birer dışlama gerekçesi değil, toplumun zenginliği olarak kabul edilmelidir.

Zihinsel engelli, otistik, farklı olan bireyler, çoğu toplumda hâlâ “eksik” ya da “yük” gibi görülüyor. Bireyin insanlık onuru, toplumun gözünde “işe yarama”, “normal olma” ve “güç gösterme” gibi kriterlere bağlı hâle gelmiş durumda.

“Anormal” sayıldığınızda; Farklıysan, hele ki toplumun belirlediği sınırların dışındaysan, hemen cezalandırılırsın. Dışlanırsın. Damgalanırsın. İnsan onurunu zedeleyen bakışlarla, etiketlerle, sessiz yargılarla karşılaşırsın. Konuşman susturulur; hikâyen duyulmaz, acın görmezden gelinir.

“Normal” bir birey olduğunuzda Toplumdan kabul görür, onaylanır, ve bir gruba ait hissedersiniz. “Normal” kabul edilen bireyler, görünmez bir avantaja sahip olurlar:

güvenli konut hakkı, kriz yönetimi, afet politikası … #depremeönlemistiyoruz #depremistanbul #DepremiBeklemeÖnleminiAl

Kâğıt üzerinde “yük” gibi görülen biri, gerçekte bir başkasının ilhamı olabilir. “İşlevsiz” diye sınıflanan bir beden, direncin, estetiğin ve bilgelik dolu bir yaşamın taşıyıcısı olabilir. Ve “yetersiz” görülen bir birey, bir toplumun vicdanı, empatisi ve gerçek ilerleme ölçütü olabilir.

“Normal insan kurgudur.” diyen Michel Foucault’ya göre ; “Normal” İnsan: Toplumun, iktidarın ve kurumların tanımladığı bir inşadır. “Normal” kavramı, doğuştan gelen bir gerçeklik değil; tarihsel ve politik süreçlerin sonucunda yaratılmış bir kategorilendirme aracıdır. #michaelfoucault #normallik

Deprem bir doğa olayıdır, Ama depremin felakete dönüşmesi siyasi kararlardır, ihmallerdir, rant politikalarıdır. Yani deprem doğaldır, yıkım politiktir. #cumartesi

“Herkes kağıt üzerinde yazılı bir teşhisten, bir sayıdan, ekonomik bir değerden, çok daha fazlasıdır." Demiş biri… Bir teşhis, bir kod, bir test sonucu, bir formda yazan kelimeler… Hiçbiri bir insanın hikâyesini, acılarını, potansiyelini, hayallerini ve kırılganlığını tam olarak anlatamaz.

Depremi, otistik iki bireyle çalışırken yaşadım. Ve açıkça söyleyeyim: Ben olmasaydım, panik, gerginlik ve şaşkınlıkla büyük ihtimalle oldukları yerde kalacaklardı. #deprem #istanbuldeprem #çocuk #23NisanKutluOlsun mu ?

"İnsan güzel ahlaklı ise "1" eder. Yakışıklı ise buna bir 0 ekleyin "10" eder. Varlıklı ise bir 0 daha ekleyin "100" eder. Soylu ve nesep sahibi ise bir 0 daha ekleyin "1000" eder. Fakat "ahlak" olan 1 giderse, insanın kıymeti gider. Geriye değeri olmayan sıfırlar kalır!" #Harezmi

Bugünkü yazım geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz otizmli babası abimiz Hüseyin Atılgan'ın anısına ❝ Devletin suskunluğu karşısında, biz hangi cevapla teselli edeceğiz bu çocukları? ❞ Bir babanın sessiz çığlığı... www.yeniarayis.com/yazi/bir-bab...

Carl Gustav Jung “Bireyin kendini geliştirmesi özellikle çağımızda gereklidir. Birey kendi bilincinde olmadığında kolektif harekette açık bir amaç duygusundan yoksundur.

“Ortaklıklar , birlikler kurulmalı. Gerçekten yaşamak isteyenlerin, sadece hayatta kalmakla yetinmeyenlerin bir araya geldiği özerk alanlar… Ortak rüyaların, ortak ekmeklerin, ortak yasaların olduğu yerler.

Engelli aileleri ve yakınları “Başına gelmeyen bilemez” ya da “yaşamayan anlamaz” gibi cümleleri sıklıkla duyarız.

Engelli bireylerin özne olarak değil, korunması gereken kırılgan nesne olarak konumlandırılması üzerine notlar 1. Politik Söylemde: Korunacak Nesne vs. Özneleşecek Birey Örnek: •Birçok devlet kurumunda ya da STK açıklamasında engelli bireylerden şöyle bahsedilir:

Sağ ve Sol popülist liderlik biçimlerinin ortak özelliği halk adına konuşan lider figürü baskındır. Bu figür, farklı grupların kendi adına konuşmasına değil, temsil edilmesine öncelik verir.

“Sol Popülist” Söylemde Engelliler II. “Halk” içinde eritilen görünmezlik Sol popülist söylemde “halk” kutsanır; ezilen, sömürülen, mücadele eden kitledir.

Biraz da Sol Popülizm 🧐 Sol Popülizm İçin Engellilik: Görünür Ama Edilgen, Dâhil Ama Temsilsiz Sol popülizm; “halk” ile “elitler” arasında bir çatışma kurgular ve siyasal enerjisini bu çatışmadan besler.

Sağ Popülizm Nedir ? Sağ popülizm duygulara, aileye, kutsal değerlere oynar. Burada engelli birey toplumsal vicdanın sınandığı figür haline getirilir. “Onlara sahip çıkmak bizim kültürümüzün şefkatidir.” “Allah sabrını da veriyor, biz de destek oluyoruz.” “Hayır dualarıyla büyürsünüz.” #salı

Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’ karakteri gerçekten özgür müdür, yoksa halkın kahraman beklentisine hapsolmuş bir figür müdür? www.insanokur.org/yasar-kemali...

Emile Zola’nın #Germinal romanının karakterlerinin açlık ve sefalet karşısında ahlaki değerleri değişti mi, hayatta kalmak için ne yaptılar? www.insanokur.org/emile-zolani...

Sabahattin Ali’nin ‘İçimizdeki Şeytan’ romanında Ömer’in ahlaki zaafları onun kişiliğini mi oluşturur, yoksa toplumun dayattığı değerlere uymaya çalışırken mi yozlaşır? www.insanokur.org/sabahattin-a...

Çünkü; “iyi genç” = itaatkâr, sorgulamayan, sistemin dediklerine uyan genç değildir. Politik bilinç bir kusur değil, yurttaşlık sorumluluğudur.

Gençlerin otoriteye karşı söz üretmesini, – Kendi yaşamlarıyla ilgili kararlar hakkında konuşmasını, – Tepkisel değil, bilinçli bireyler olarak örgütlenmesi olarak görmek gerekiyor.. Bunların hepsini “politik” diyerek tehlikeli ve dışsal göstermek gençleri anlamamaktır. #LisemeDokunma

Gençlerin otoriteye karşı söz üretmesini, – Kendi yaşamlarıyla ilgili kararlar hakkında konuşmasını, – Tepkisel değil, bilinçli bireyler olarak örgütlenmesi olarak görmek gerekiyor.. Bunların hepsini “politik” diyerek tehlikeli ve dışsal göstermek gençleri anlamamaktır. #LisemeDokunma

Halk konuşunca: “Kandırıldılar.” Gençler isyan edince: “Politize oldular.” Kadınlar sokağa çıkınca: “Provokasyon.” Engelliler hak isteyince: “Duygusal tepki.”

Engellilik bir bireysel durum değil, toplumsal bir ilişkisellik halidir. Bu yüzden çözüm, bireyi değiştirmek değil, toplumu dönüştürmektir. Ve ancak bu bakışla: – Eşitlik sağlanabilir, – Adalet inşa edilebilir, – Gerçek katılım mümkün olabilir.

“eksiklik”, “ yetersizlik”, “bozukluk” söylemi neden ayrımcılığı üretir ve meşrulaştırır ? çünkü; – “Eksiklik” dediğimizde, sorun bireyin bedeninde ya da zihnindeymiş gibi sunulur. – Bu söylem engelli bireyi pasifleştirir: yardım, şefkat, sadaka, tedavi gibi tepkileri doğurur.

esas soru ; refahın kimler için üretildiği, kamusal harcamaların nasıl önceliklendirildiğidir “

esas soru ; refahın kimler için üretildiği, kamusal harcamaların nasıl önceliklendirildiğidir “

– “Öğretmenle birebir ilgilenilsin diyorsunuz da, 30 kişi var sınıfta.” – “Özel gereksinimi varsa özel okula gitsin. Devlet okulu herkese göre düzenlenemez ki.” – “Kardeşim niye bizim çocuğun hakkını alsın ki sınavda ek süreyle?”

– Böylece toplumu değiştirmek yerine bireyi düzeltmeye çalışır: Eğitimde: – “Zaten sınıfın hızına yetişemiyor, niye zorlayalım?” – “Kaynaştırma sınıfı mı? Sınıf düzeni bozuluyor işte.”

Engellilik bir bireysel durum değil, toplumsal bir ilişkisellik halidir. Bu yüzden çözüm, bireyi değiştirmek değil, toplumu dönüştürmektir. Ve ancak bu bakışla: – Eşitlik sağlanabilir, – Adalet inşa edilebilir, – Gerçek katılım mümkün olabilir.

“eksiklik”, “ yetersizlik”, “bozukluk” söylemi neden ayrımcılığı üretir ve meşrulaştırır ? çünkü; – “Eksiklik” dediğimizde, sorun bireyin bedeninde ya da zihnindeymiş gibi sunulur. – Bu söylem engelli bireyi pasifleştirir: yardım, şefkat, sadaka, tedavi gibi tepkileri doğurur.