loading . . . Asıl sorun asgari ücretli işçilerin gücünün komisyona yansımamasıdır! Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayında enflasyon artışının yüzde 0.87, yıllık enflasyon artışının da yüzde 31.07 olduğunu açıkladı!
ENAG ise, kasım enflasyonunu aylık bazda yüzde 2.13, yıllık bazda yüzde 56.82 olarak açıkladı.
TÜİK’in enflasyonla ilgi verileri ekonomi ve siyasette pek çok bakımdan değerlendiriliyor ama aralık ayında TÜİK enflasyon verileri asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar bakımından ayrı bir önem taşıyor. Çünkü yürürlükteki yasalara göre 2026 yılında uygulanacak asgari ücreti belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonunun (AÜTK) bugünlerde toplanması gerekiyordu. Ancak henüz toplanabilmiş değil. 10 Aralık’tan öncede toplanmasının zor olduğu belirtiliyor.
Çünkü AÜTK’ye işçi tarafının temsilcisi olarak katılan Türk-İş, geçen yıl, (2024 yılı sonunda) yapılın toplantı sonrasında komisyonun yapısının adil olmadığını, işçi tarafı ne isterse istesin umursanmadan sonuçta patron ve hükümet temsilcilerinin isteği doğrultusunda karar verildiğini söyledi. Komisyon daha adil bir yapıya kavuşturulmadan da toplantılara katılmayacaklarını açıkladı. Türk-İş son aylarda bu kararlarını birkaç kez yineledi.
Bu arada Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın, 5 patron, 5 hükümet ve 5 işçi tarafı temsilcisinden oluşan AÜTK’ye hükümet tarafının 5 değil 1 temsilciyle katılabileceği bir değişiklik yapılabileceği biçimindeki teklifinin de Türk-İş Başkanlar Kurulunda kabul görmediği ortaya çıktı. Bu durumu Atalay şöyle ifade etti: “Hükümet temsilcisi sayısı değişse de değişmese de durumun farklı olacağını sanmıyorum. Sayın Bakan, komisyonu değiştirecekleriyle ilgili yazı yazacak. Bu yazının ardından kararımızı açıklayacağız.”
Patronlar ve iktidar yüzde 20-25’lik bir artış için kampanya yürütüyor
Atalay’ın (Türk-İş Başkanlar Kurulunun) itirazı sadece AÜTK’nin bileşimine değildi. Atalay, TÜİK enflasyonuna ve bu enflasyonun asgari ücretin hesaplanması biçimine de itiraz ettiklerini belirtti.
Atalay: “Bizim dün talebimiz şuydu: TÜİK’in ilk 20 talebinin içinde kira, gıda, eğitim, ulaşım olsun. Yani bundan bir sene evvel kira ne durumda, gıda ne durumda, eğitim ne durumda, ulaşım ne durumda, orada asgari ücretin ne kaybı varsa buraya uygulansın. Buna geçen yıl kaybımız olan 14 puan ve refah payı da eklensin. Böylece asgari ücret belirlensin. Çünkü asgari ücret aynı zamanda 1 işçinin değil işçi ailesinin geçim parası olarak ele alınıp hesaplanmalıdır” diyor.
JB Morgan, Morgan Stanley, IMF, MB, Hazine ve Maliye Bakanlığı, iktidar yanlısı ekonomistler, yandaş medya asgari ücret zammını yüzde 20-25 dolayında tutmak için adeta kampanya yürütüyorlar.
Türk-İş Başkanı Atalay’ın önerdiği veriler dikkate alındığında asgari ücrete yüzde 50 dolayında bir zam yapılaması gerekiyor. Mevcut asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğu dikkate alındığında yüzde 50’lik zamla bile; asgari ücretli işçinin ilk zamlı ücretini alacağı şubat ayında eline geçecek olan para 33 bin 156 TL olacak! Yani asgari ücretli işçi ücretine yüzde 50 zam yapılsa bile şubat ayında alacağı ilk zamlı ücreti, büyük olasılıkla şubatta açıklanacak açlık sınırının altında kalacak!
DİSK de asgari ücretle ilgili taleplerini 1 Aralık günü İstanbul’da açıkladı. Açıklamada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretlinin 10 aylık kaybının 6 bin 332 TL olduğunu, açlık sınırının 30 bin TL’ye dayanırken yoksulluk sınırının 90 bin TL’yi aştığına dikkat çekti. Bu koşullarda hedeflenen enflasyon kadar bir asgari ücret zammının kabul edilmeyeceğini belirtti.
Hak-İş’te ise asgari ücretin ne kadar olması, nasıl belirlenmesi gibi bir sorununun olduğunu gösteren bir hareket görünmüyor!
Konfederasyonlar işçilerin harekete geçmesi için üstlerine düşeni yapmalı
Sendikalar elbette işçilerin yasalara geçmiş hakları ve yasaların işçiler lehine değiştirilmesi için her imkanı kullanırlar, daha doğrusu kullanmaları gerekir. Bu amaçla sendikalar; resmi kurumlar, patron ve patron örgütleriyle çeşitli yol ve yöntemlerle görüşürler. Sendika yönetimlerine seçilen yöneticiler, danışmanlar, avukatlar, böyle girişim yapmakla da yükümlüdürler.
Sendikaların, sendikalar adına konuşan ve çeşitli girişimler yapan yöneticilerin; yasalar, yönetmelikler, teamüller ve öteki fiili imkanları kullanmak için beceri göstermeleri, bu imkanları işçiler lehine sonuna kadar kullanmaları elbette ki önemlidir.
Ancak sendikaların ve sendikaların işçiler adına hareket eden yöneticilerinin gücü, yüksek kişisel becerilerinden gelmez. İşçilerin gücü sayılarının çokluğundan gelir ama bu kitle örgütsüzse bir güce karşılık gelmez.Çünkü sendikalar ancak işçi yığınlarını talepleri etrafında birleştirip sermaye güçlerinin karşısında harekete geçirebiliyorsa bir güce, hatta yenilmez bir güce sahip olabilirler.
Söz konusu olan asgari ücret etrafındaki mücadeleye gelirsek… Asgari ücretin işçilerin insanca yaşayacakları bir düzeye çıkarılmasına yaklaşabilmesi asgari ücretle çalışan yığınların birleşip harekete geçtikleri bir mücadele hattına yönelmelerinden geçmektedir. Bu güce dayanmayan bir mücadelede, ne kadar süslü laflar edilirse edilsin bir sonuç elde edilemez.
Sendikal mücadelenin 200 yıllık tarihinin her adımı bu gerçeğin kanıtıdır.
Bu yüzden de sendikaların sadece AÜTK’nin yapısından şikayet etmeyip asgari ücretin miktarının işçinin insanca yaşayacağı bir düzeye çıkarılmasını istemekle kalmayıp; ülke sathında iş yerlerini, sokakları, meydanları asgari ücretli işçiler başta olmak üzere işçi-emekçi yığınlarının mücadele etmesinin alanı olarak değerlendirmesi gerekmektedir.
Elbette burada Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, bağlı sendikalar, ileri işçiler, mücadeleci sendikacıların yerellerdeki emek platformları, merkezi ve yerel emek güçlerinin üstlerine düşenleri yapmaları, asgari ücretin miktarı ve AÜTK’nin demokratikleşmesi için ortak bir tutum oluşturma konusunda birlikte adım atmaları önemli olacaktır.
Dahası ülke sathında asgari ücretli işçilerin alanlara çıkarak taleplerini ifade etmek için atacakları irili ufaklı adımlar ve iş yerlerinde ortaya çıkacak direnişlerin desteklenmesi; sadece asgari ücret değil, milyonlarca işçinin sendikalarla sıcak bağlar kuracakları bir yolun açılması için de fırsat olacak mahiyettedir.
Asgari ücretli işçi yığınlarının AÜTK’ye az çok seslerini duyuracak adımlar atması durumunda, Türk-İş’in işçi tarafı olarak AÜTK’de (Bileşimine dair taleplerinden vazgeçmeden) dile getirecekleri işçi taleplerini hem patron hem de iktidar temsilcileri ciddiye almak zorunda kalacaklardır.
Kısacası asgari ücret mücadelesinde asıl sorun, işçilerin talepleri etrafında birleşerek AÜTK’ye nefeslerini hissettirecek bir güç olarak sahneye çıkamamış olmasıdır.
Dün de bugün de asıl sorun budur. Bugün AÜTK’nin eskisi gibi sürdürülemez hale gelmesi bunu herkesin gözüne sokmuş olmalı! https://www.evrensel.net/yazi/98214/asil-sorun-asgari-ucretli-iscilerin-gucunun-komisyona-yansimamasidir